7 Ağustos 2011 Pazar

Düş Kırıklığı / Beirut - ''The Rip Tide''

Beirut'u ilk dinlediğim günü hatırlıyorum, beynimden vurulmuşa dönmüştüm, hatta "Postcards from Italy" dinlediğim zaman, 'dünyada halen masumiyetini yitirmemiş insanlara yer var' bile demiştim. Beirut'un müziği, kaybettiğimiz masumiyetimizi de tekrar düşlemeye sebep olmuştu.

Sonrasında Erasmus deneyimim ortaya çıkıverdi, İspanya'da ilk günlerim, Madrid'i arıyorum, keşfediyorum. İspanyolca bilmiyorum, kulağımda bir çift kulaklık ve Beirut "Gulag Orkestar" ile masumiyeti düşleme artık, tekrar kazanabilirsin dedi. İlk albüme oranla çok daha oturaklı bir albümle, çok daha melodik bir albümle geri dönüş yapmıştı Beirut.

Şimdi ne zaman o albümü dinlesem; Sol'deyim, Retiro'dayım ya da yeni bir ülkede olma heyecanı içerisindeyim.

Sonrasında çıkarılan ara albüm, cenazemde çalınacak şarkıyı barındırıyordu. La Llorana. Beirut daha ne kadar büyüyebilirdi ki? Bu ara albüm aslında, bir sonraki albüm için de fazla beklentiye girmememi söylüyordu ama o an hiç anlamadım bunu.

Artık Beirut denince akan sular duruyordu, ülkemde dinlemek istediğim grupların en başında geliyordu Beirut.

Gel zaman git zaman Beirut, yeni albümü olan The Rip Tide'ı yayınladı. Büyük heyecanla beklediğim albümü ilk dinlediğimde, heyecanlanamadım, sevinemedim. Sıradan bir albüm gibi gelmişti. Albümün hiç bir cezbedici yanı yoktu, yavandı. Eski melodik şarkılar yerini, daha sakinliğe bırakmıştı. Eski masumiyeti barındıran şarkılar, şimdi daha kekremsi bir tat bırakıyordu...

Gerçekten enteresan bir albüm, sanki önceki albümleri yapanlarla bu albümü yapanlar aynı kişiler değiller ki şarkıların alt yapıları nerdeyse aynı başka bir değişle sound bildiğiniz Beirut sound'u ama bir Nantes yok albümde, bir Sunday Smile yok. Albümü alıp götürecek bir şarkı yok.. Oysa benim Beirut'umda tüm şarkılar albümü alıp götürürdü...

Beirut'un son albümü tam anlamıyla bir düş kırıklığı benim için, beklentileri çok yükselten bir gruptan, böyle bir albüm gelmesi ister istemez beni üzdü. Oysa ben Beirut'la tam da masumiyetimi tekrar kazanacaktım, elimden kaydı gitti saflığım...

3 yorum:

  1. sizi çok iyi anlıyorum, tabiri caizse ben de manyak bi beirut dinleyicisiyim ancak bu yazı çok ağır olmuş, beirut bunu hak etmiyor. sadece daha pop soundlu bir albüm yaptılar, sadece bu.. dahası değil..

    YanıtlaSil
  2. Şimdi tekrar okudum da, son 3 cümle bence de biraz ağır olmuş:) Senin de bahsettiğin gibi albüm diğer albümlere göre içerik olarak daha 'light' bir sound'a sahip olsa bile (ki tarz olarak yeniliğe gitmek bir kusur değil elbette, kendilerinin gitmek istedikleri yol böyle olabilir. Örnek olarak bundan önceki çıkardıkları albümün, elektronik kısımı farklı bir tarzı denemelerine rağmen taş gibiydi. Venice gibi çok güzel bir şarkı vardı) albümü alıp götürecek bir şarkı arayıp durdum...Belki daha melodik bir kaç şarkı olsa, albümü dinlemek için tekrar sebep yaratabilir, hatta bu sebeple albümün diğer şarkılarına da yoğunlaşabilirdim, hatta diğer şarkıları sevebilir ve hatta albüm için çok güzel olmuş bile diyebilirdim:).

    Lafı uzatmıyayım, Beirut diğer albümde gönlümüzü alır zaten:)

    YanıtlaSil
  3. son cümlene kesinlikle katılıyorum. zaten Zach de memnun görünmüyor bu albümden. bunun yanında şöyle bi şey de var, bu sefer albümdeki şarkıların sözleri çok hoş. port of call mesela, ben çok sevdim onu. yani bana şöyle geliyor; Zach, bi seferde içini döküp yine yoluna devam edecek.. umuyorum.. kısacası ben beirut'a kıyamıyorum :

    YanıtlaSil